Covid-19 ile birlikte yaşadığımız son günlerde bizleri bekleyen önemli bir konu olduğunu fark ettim; Sözcükler… Kelimenin gücü ya da düşüncenin gücü olarak bu konuları daha önceki blog yazılarımda yazmıştım. Bizler düşüncelerimizi sözcükler aracılığıyla karşı tarafa aktarabilmekteyiz.

Dolayısıyla kendimizi ifade etmenin en önemli yolu sözcüklerdir.  Beden dilinde her ne kadar %7’lik bir dilimi kapsasa da sözcüklerin yeri yaşamımızda çok önemli bir rol oynamaktadır. %97 Ses ve Beden dili etkili olsa dahi ağzımızdan çıkan sözün bir daha geri alınamayacağı da bir gerçektir.

Karantina dönemi bizi alışılagelen alışkanlıklarımızdan farklı yönler geliştirmeye doğru itelerken bir yandan da kendi konfor alanımızdan çıkmak o kadar da kolay olmamaktadır.

Yüz yüze hallettiğimiz bir çok iletişimin yanında şu anda telefonla ya online görüşmeler ile işlerimizi devam ettirmekteyiz. Sözcükleri sonuçlandırabilmek adına bizlerin yapabileceği en önemli konu konuşma ahengi geliştirmek. Diğer bir deyişle kendimizi doğru ifade edebileceğimiz yanlarımızı öne çıkarmak. 

Bu konu hem iş hayatımızda hem de bizim aile hayatımızda önemli bir yer teşkil etmektedir. Anne babalar olarak çocuklarınız için yapamayacağınız şey yoktur değil mi? Onların iyiliği için onlara sürekli destek olmak istersiniz.

Bu desteğinizi de onları motive etmek için bazı şekillerde gösterirsiniz. Örneğin; Kızına onu derslerinde teşvik etmek isteyen bir baba der ki ; Ne kadar aptalsın bak Ayşe’ye ne kadar güzel ödevini yapmış bu bir teşvik şekli. Baba burada kötü bir eylem mi yapıyor? Hayır sadece kızını motive ediyor. Ya da senden adam olmaz bir iş tutturamadın, bak Ali’ye diyen baba oğluna kötü olması için mi yapıyor? Tabii ki de hayır. Ayrıca her niyetin içerisinde mutlaka bir iyi niyet vardır.

Sözcükler de ne kadar etkili değil mi? Ya da yüksek bir motivasyonla babasının yanına gelen kız çocuğu büyük bir sevinçle; baba ben dünyayı dolaşmak istiyorum dediğinde babası da Şimdi senin isteklerinin de … diyerek onun bu hevesini tersleyerek dile getirirse bunda kötü bir niyet mi vardır? Tabii ki de hayır. Onun altında yatan neden koruma içgüdüsü veya artık hayat zorluklarından bunalan bir babanın serzenişi olabilir. Tabii burada ifade tarzı, yani sözcüklerin dizilişi o kadar önemli ki, kişilerde geriye alınamayacak duygular oluşturmaktadır. Kaldı ki aynı evin içerisinde yaşarken bu tür durumlar daha çok yaşanacaktır. Sözcükleri yönetmek o kadar da kolay değil. Çünkü bu konuşma şekli bizim yaşamımızda baştan beri var olan bir alışkanlığımızdır.

Dolayısıyla bizler bu alışkanlığımızı değiştirmek için tekrar kendimizi yapılandırabiliriz. Beynimizi bir bilgisayar gibi düşündüğümüzde, yazılımı da doğduğumuz andan itibaren öğrendiklerimiz olarak düşünürsek burada yeniden bir gayret içerisinde olarak kendimizi, ifademizi değiştirebiliriz.

Ben kolay kolay sesimi yükseltmem sinirlenmem. Ama bundan 10 yıl kadar önce son derece sinirli bir yapıya sahiptim. Bunu kendimi tekrar yapılandırırak dönüştürdüm. Kendimi de çok da güzel sakin bir şekilde ifade ederim. Çünkü ifade etmeyi daha doğrusu nasıl ve ne zaman kendimi ifade edeceğimi öğrendim. Bizler illa öğrendiklerimizle yaşamımızın sonuna kadar hayatımızı devam ettirmemiz gerekmiyor. Bunu kaç yaşında olursak olsun yapabiliriz. Üstelik sadece kendimiz için değil çocuklarımız için onlar da kendi çocukları için. Çünkü hatırlayın, toplumun en temel yapısı ailedir.  Bizler kendimizden başlayarak dünyayı dönüştürebiliriz. Değişim güvenli ve kolaydır. Her zaman dediğim koçluk mottosu ile kapatıyorum; Bir işi bir kişi yaptıysa herkes yapar !

Bir Yorum Yaz

error: Korumalı İçerik