Bireysel farkındalık

Sayısını bilmediğimiz bir çok insanla birlikte aynı yeryüzünde yaşıyoruz. Hepimiz farklı zamanlarda dünyaya gelip, değişik olaylar yaşayarak dünyadan ayrılıyoruz.

Kimimiz mutlu kimimiz mutsuz! Oysa hepimiz mutlu olmak için mücadele etmiyor muyuz? Bazılarımız herşeye sahipken bazılarımızın neden hiç birşeyi yok ya da bazılarımızın işleri yolunda giderken bazılarımız neden hep şanssızlıktan dert yanar?

Kader

Kader insanlara göre neden farklı yazılmıştır yoksa insanlar mı kendilerine kaderler yazar? Aynı şeyleri düşünmüyor muyuz ya da aynı yemekleri yemiyor muyuz veya uyuyup uyanmıyor muyuz bu kadar benzerlikte bu farklılık niye? Konuştuğumuz konular aynıyken gittiğimiz yol neden farklı?

Hepimizin aklından böyle milyonlarca soru geçip giderken hayat akmaya devam ediyor, iyi olanı değiştirmek hiç birimizin yapmadığı bir şeyken kötü olanı hayatımızdan çıkarmak istiyoruz. Yaşamınızda süregelen olumsuzluklardan kurtulmak, ilk olarak bireysel farkındalığa ulaşmakla mümkün. Eğer dünyayı değiştirmek istiyorsak öncelikle kendimizi değiştirmeliyiz. Kim olduğumuzu bilmek yaşama dair mutlak bir farkındalık kazandırırken, yaşadıklarımızın da sorumluluğunu almamızı sağlar. 

Örneğin; Çalıştığımız bir işyerinde kötü bir yöneticimiz var ve bir yığın iş yapıyoruz, zamanımızın büyük bir bölümünü de işyerinde geçiriyoruz.Hatta evdeyken bile işyerinde olan biteni düşünüyoruz. Bu durum devam ettikçe de işimizden şikayet etmeye ve maddi olarak zor dönemlere girmeye başlıyoruz. Ama bir şekilde karşımıza işi bırakmamızı söyleyen biri çıkarsa da bu devirde yeni iş bulmak zor, ortalık kötü,ben gidersem burası da zor durumda kalır’ gibi bahaneler bularak işten ayrılmamızı erteliyoruz.

bierysel farkindalik 2
Bireysel farkındalık

Şikayetçi olduğumuz, kazanamadığımız bir işyerinde durdurkça duruyor kendimizi oyalıyoruz. Bilinçaltımızda bir takım sebepler bu işe gittikçe tutunurken aslında olmak istediğimiz yere bir türlü gidemiyoruz. Bu hali okuyacak olursak; benim gibi birinin başka bir iş bulması imkansız, burayı sevmiyorum ama daha iyisini de hak etmiyorum olmuyor mu?

Biz daha iyisini hakettiğimizi düşünmedikçe, para kazanmak için feda ettiğimizin aslında bizim için kıymetli olan ‘zamanımızın’ olduğunu anlamadıkça, şikayetle ve isteksizce yaptığımız bütün işlerde aynı mağduriyeti yaşarız.

Bireysel farkındalık

İnsan önce kendini tanımalı. bir işe başlarken, ilişki kurarken, taşınırken, tercih yaparken,masada garsona siparş verirken bile kendini bilmelidir. Aslında bu yemek daha güzelmiş diyerek arkadaşının yemeğini düşünmekten kendi yemeğinden tat alamaz. Sonra da yemekler berbatmış diyerek bir çok kişinin severek gittiği bir restoranı yok yere kötü tanıtabilir. Bireysel farkındalık, kişinin gelişiminde kat ettiği yolda önemli bir yer alır.

Aynı şekilde, başladığı bir ilişkide aldatıldığını iddia eden sevilmediğini ileri süren bir çok insan var. İlişkiden çıkmak yerine karşındakini değiştirmeye çalışarak uzunca yıllar ilişkinin içinde öfke, kıskançlık, üzüntü gibi hislerle yaşamaya devam ederiz.

Temelde bakıldığında bu durum aslında terkedilmek veya yalnız kalmak gibi korkular taşır. Ama kendimize bunu itiraf etmek yerine karşımızdakine suç atarak ilişkinin sorunluluğunu da farkında olmadan karşımızdaki kişiye yükleriz. Bir süre sonra terkedildiğimiz de bu da karşı tarafın suçu der kaderimize boyun eğeriz. Bu neredeyse hepimizin yaşadığı bir durum değil midir?

Geçirdiğimiz bir kaza bile trafikte bir çok araba varken bizim başımıza gelmiş olabilir. O kadar arabanın içinde gelip beni buldu diye söyleniriz ama o kazaya aslında neyin sebep olduğunu bulmak kendimizin de bu kazada payı olduğunu düşünmek genelde yapmadığımız bir şeydir. Mesela park halinde bıraktığınız aracınıza çarpmışlar. Nasıl olur? Sizin için ‘duran arabaya çarpılır mı’ diyerek öfkelenmek, karşımızıdakinin de ‘buraya araba konur mu’ saldırısına uğramazmı? Nasıl olur da herkes haklı olabilir?

Bir ailede herkes akşam yemeğinde aynı yemekleri yer. Pilav hepimizin bildiği bir yemektir. Yemekten sonra aile üyelerinden biri kilo aldığını, biri hastalandığını, biri yemekten keyif aldığını söyler. Herkes pilav yediğine göre suçlu ya da kahraman olan pilav mıdır?

Bazen gördüğümüz bir kıyafeti alamamak, istediğimiz yere tatile gidememek, istediğimiz arabaya binememek gibi dertlermiz olur! Herkesin parası var bizim suçumuz ne diye sorar bunun içinde aslında yaratıcıyı bile suçlarız. Onların ayrıcalıklarını merak ederiz. Nasıl işlerinde başarılı olduklarını, tüm bunları alacak parayı nasıl kazandıklarını bilmek isteriz. Bu sitemlerimizde de suçlu yine zenginler mi yoksa yaratıcımız mı?

Şu veya bu nedenlerle yaşadıklarımızdan şikayetçi olmak hayatın neresinde durduğumuzu bilememekten kaynaklanır. Biz ne istediğimizi ne sevdiğimizi neye ait olduğumuzu bilmezsek hayat bir sürü şikayet konusunu karşımıza çıkarmaya devam eder.

Olanın aslında bize gelen işaretler olduğunu farkedip, gördüklerimizin uyarıcı, yaşadıklarımızın tecrübe olduğunu düşünmek bizi kendi içimize döndürür. Kendimize yaptığımız yolculuk tüm yolculuklardan daha kutsaldır. Sevdiğin şeyi korkmadan yapmak, istediğin herşeye sahip olmak, beğenilmek, keyifle çalışmak, aile kurabilmek gibi insani isteklerimizin olması için kendimizle tokalaşmalıyız.

İlk selamı uyandığımızda kendimize verebilmek bireysel yolculuğumuzun ilk adımı olacaktır. Mutlu uyandığımız her sabah hesabımıza yüklenen zamanları güzel kullanmamızı sağlayacaktır. Bir mutlu insan taşıdığı enerjiyle bir çok insanı mutlu edebilir. Şikayetçi olduğumuz dünya ya ne taraftan bakmak istersek, bize o taraftan döner. İyi yolculuklar!

Sevgiler.

Bir Yorum Yaz

error: Korumalı İçerik