Kişisel gelişim

Günümüz dünyasında herkesin dilinde bir gelişmek, bir kişiselleşmek var. Peki Nedir bu kişisel gelişim? Gelin beraber bakalım.

Kişisel gelişim; kendimizi daha iyiye götürmek için, bilinçli olarak yaptığımız olumlu eylemler sonucu, yaşadığımız değişimdir.

Kişisel Gelişim
Kişisel Gelişim

Neden Kişisel Gelişim ?

Süreklilik arz eden halimiz de kendimizi ileriye taşımak ve olduğumuz yerin ötesine geçme isteği bizi kişisel gelişimin içine çeker.

Çeker çekmesine de durduğumuz yer neresi?

Acı çeken halimizi mi değiştireceğiz?

Parasız halimizi mi?

İlişki durumumuzu?

Hangisi kişisel gelişim basamağı?

Nereden başlayacağız bu gelişime?

Ya da gelişmemiz gerektiğini nereden bileceğiz?

İşte bunun için önce kendimizi fark etmemiz gerekir ki kişisel gelişimin aslında birinci basamağı bireysel dönüşümdür. Ben neredeyim? Ne yapıyorum? Neden buradayım? Gibi kendimizi sorgulamaya yönelik sorular aklımıza geliyorsa bilinmelidir ki gelişim ihtiyacı baş göstermiştir ve kendimize dönmemiz gerekir.

Kendimizi tanımak için soruları sorduk. Peki ya cevaplar? Onları kim verecek. Ben neden böyleyim sorusunu benden daha iyi kim cevaplayabilir ki? Doğru soruları sorup doğru cevapları bulmak da yine bizim işimizdir. Kendimizin bilmediği bir sürü yönü, iyi ya da kötü yaptığımız eylemler ve bütün bunları neden yaptığımız yine içimizde saklıdır. Peki her şey bizim içimizde saklıysa bu kadar olay ve diğer insanlar neden var? Herkes birbirine akıl verir, hayatını değiştirmesini söyler! Peki kendi kendimize yapılacak bir eylemse bu; diğerlerinin söyledikleri neden bu kadar önemli?

Konuyu biraz daha detaylandırmak için bazı konu başlıklarını inceleyelim.

Söz

Beynimiz günlük bir yığın kelime üretir. Birçoğu aklımızdan geçip giderken birçoğu da kelimelerle dışarı çıkar. Kimisi anlamlı kimisi anlamsız bu sözcükler beynimizden geçenleri, hislerimizi, ihtiyaçlarımızı daha birçok durumu dışarı vuruşumuzdur. Birine seni seviyorum dediğinizde onu mutlu ederken, diğerine seni seviyorum dediğinizde inandıramazsınız! İki cümle de aynı şeyden bahsediyor neden biri inanır diğeri inanmaz? Çünkü söylediklerimiz hisler taşır. İçinde duyguların yüklü olduğu sözcükler ve anlamsızca söylenmiş sözcükler vardır.

soz

Örneğin; Her gün duyduğunuz bir kelime ve her gün söylediğiniz bir kelime düşünün. Sürekli duyarsınız ama bir anlam ifade etmez ya da hep söylersiniz alışkanlık olduğunu düşünürsünüz. Öylesine gibi gelse de inanın duyduğunuz her şey size bir şeyler anlatıyordur ve söylediğiniz her şey aslında sizin bir halinizdir. Gelişiminize başlamak için önce kullandığınız sözleri neden kullanıyorsunuz ya da ne duyuyorsunuz bir bakın inanın hepsinin taşıdığı bir mesaj var. Kendi bireysel dönüşümünüze buradan başlayabilirsiniz.

Bu duruma yaşanmış bir olaydan örnek vermek isterim. Danışanlarımdan biri sabah işe gittiğinde tüm herkesin birbirine günaydın dediğini sadece bir arkadaşının ona her sabah nasıl oldun dediğini farketti? Nasıl oldun? Bunun ona ne hissettirdiğini ve karşılığında da kendisinin her gün kullandığı bir kelimeyi söylemesini istediğimde, “hallederim” kelimesini söyledi. Çok iş geliyordu kendisine o da herkese bunu söylüyordu. Değişiklik için kendisinin söylediği “hallederim” kelimesi yerine başka bir kelime seçmesini istedim.

Çünkü bu kelime onun başkalarının işlerini halletmesi gerektiğini ve kendi işlerne zaman kalmadığını dışa vurum şekliydi. Ayıp olmasın diye kimseyi geri çeviremediğinden hallederim diyordu. Yükler altında ezildiği için de en yakın arkadaşı her sabah ona ”nasıl oldun” diyordu.

Bunu farkedip yerine insanlara bu benim işim değil demeye başladığında hem sadece kendi işlerini yapmaya başladı hem de arkadaşı da ona artık gülümseyerek günaydın demeye başlamıştı. Her sözcük sihirlidir bunu hatırlayın.

Eylem

Sabah yataktan kalktınız. Yepyeni bir gün, güneş yine açmış çiçekler kuşlar hepsi yerinde! Peki ya siz Nasıl uyandınız? Tüm bu doğa olaylarını farkettiniz mi? Yoksa olması gerekiyordu zaten diyip doğruca işlerinizin başına mı geçtiniz? Sabah uyanabilmek hergün yaşadığınız bir durum gibi görünse de uyandığında hastalanmış ateşlenmiş ya da uyanamamış insanlar olmuyor mu?

uyanmak

Nasıl olsa uyandık ve bu güneşin doğması gibi büyük bir mucize demeden işe gitmek üzere olduğumuza şikayet etmeye başladıysak günün devamı aslında bellidir. Önce sabah uyanıp sağ ve tam olduğumuzu güneşle uyandığımızı bilmek ve tüm bunların birer mucize olduğunu düşünmek de dönüşümümüzde önemli bir adım olacaktır. Yeni güne bir teşekkür işleri daha kolay bir hale getirecektir.

Sabahları acele ederek uyandığı için işyerine ulaştığında da masada en az yarım saat her sabah uyuyan bir danışanım vardı. İşe gelmiş mi, gün başlamışmı hiç bir şeyin farkında olmadan sadece erken uyanmaktan şikayet ediyordu.

İşini zaten sevmediği için erken yatıp işi için erken kalkmak da yapmayacağı bir davranıştı. Danışanımla bir teşekkür çalışmasına başladık.

Her sabah uyandığında yataktan fırlamak yerine alarmını 5 dk erken kurdu ve uyandığında  bu zamanı kendine gelmek camdan derin bir nefes almak ve doğan güneşi gördüğü için teşekkür etmek için ayırdı. Sadece 1,5 ay devam eden bu durum onun işini önemsemesinde ve terfi almasında yeterli oldu.

Teşekkür çalışmasını hayatının diğer alanlarında da uygulamaya başlayan danışanım aslında tekdüze işe gidip gelen halini istemediğini bu çalışma içinde farkederek uzun zamandır hayalini kurduğu ailenin temelini atmış oldu. Şimdi işe gitmiyor ve erkenden uyanarak güne başlıyor ve ilk iş olarak ona gülümseyen ikizlerine her sabah birer öpücük konduruyor. Hayat istekleri farkederek eyleme geçenleri destekler. Çünkü küçücük bir teşekkürle bile herşey mümkün olabilir.

Duygu ve düşünce

Duygu nedir? Nasıl varolur? Kendi kendine içimizde oluşur da nasıl oluşur? Hiç düşündünüz mü? Seviniriz, üzülürüz, heyecanlanırız, umutlanırız, hayal kırıklığına uğrarız vb. Birçok duygu yaşarız.

Sevinince yüzümüz güler, üzülünce ağlarız somurturuz, ya da heyecandan çığlıklar atarız. Duyguyu yüzümüze hareketlerimize yansıtırız yansıtmasına da nasıl oluşur bu duygu? Düşüncelerimiz ve eylemlerimizin sonucunda dediğinizi duyar gibiyim.

dusunceli

Elbetteki düşüncelerimiz bizi hareket ettirir. Keyfimiz yerindeyse iyi şeyler düşünür ve bunu duygularımızla belli ederiz. Düşünce bazen bir göz dalmasıyla oturduğumuz yerden bizi çocukluğumuza götürürken bazen de hiç olmamış bir olayı olmuş gibi hayal edip bunalıma gireriz. Bildiğiniz gibi beynimizden bir çok düşünce geçer gider bazılarına takılır kalırız. Bazılarını farketmeyiz bile.

İçinde bulunduğumuz hal eğer değişmesi gereken bir hal ise düşüncelerimiz geçerken onları takip etmek ya da bir konuda neden böyle düşündüğümüzü bilmek değişimimizde en değerli kısımdır. Çünkü düşünceler duyguları, duygular hareketleri, hareketler de yaşamı oluşturur. Kendimizi dinlemek, kendimize vereceğimiz cevaplar için önemli olabilir. Çünkü hiç bir düşünce boş yere beynimizde yer kaplamıyor.

Eğitimlerimiz sırasında an da ve akışta olmaya niyet ederek geçmiş bir duyguyu bulmak için danışanlarımla çalışmaya başladık. İçlerinden bir tanesi sürekli saçlarıyla ilgili dert yandığımı saçlarının düz olması gerektiğini ve düz olmadığı içinde erkeklerin onu beğenmediğini ileri sürmüştü.

Çalışma esnasında geçmiş bir haline yaptığı yolculukla 6 yaşlarındaki bir anıya gittiğini söyledi. Anıda bir arkadaşının onu düşürdüğünü ve düz saçlı başka bir arkadaşıyla oynamaya devam ettiğini gördü. O andaki hali saçları kıvırcık olduğu için kendisini düşürdüğünü ve beğenmediğini kodlamıştı.

Anıyı değiştirmesinin üzerine çok geçmeden sürekli düzleştirdiği saçlarını kendi haline bırakmaya ve kendini bu haliyle daha çok sevmeye başladı. Bazı şeyleri neden yaptığımızı bilmek bizi daha güvende ve emin tutar.

Yaşadığımız çevre

Hepimiz çekirdek bir ailede dünyaya geliriz. Akrabalarımız vardır. Sonra arkadaşlarımız olur eşimiz ve çocuklarımız belki iş torunlarımıza kadar uzar gider.

cevre 1

Etrafımızdaki insanların hepsi birbirinden farklı özelliklere sahiptir. Onların özellikleri bize ayrım yapma ihtiyacı verir. En yakınımız, en sevdiğimiz, en beğendiğimiz, en çok nefret ettiğimiz, görmeye tahammül edemediğimiz, merak ettiğimiz, kankamız gibi ayrımlar yaparız insanlar üzerinde öyle değil mi?

Tanıdığımız tüm insanlar başkalarının da tanıdığı insanlardır. Benim en yakın arkadaşımın yakın başka bir arkadaşı daha vardır ya da hareketlerinden hoşlanmadığım için görmek istemediğim bir kişi başkaları tarafından çok sevilebilir.

Sevgilim benim için aşık olduğum kişidir ama annesi için bir çocuktur. Bütün bunlar nasıl oluyor? Herkes bir kişide farklı özellikler nasıl görebiliyor? Karşımızdaki kişi mi bize farklı davranıyor aslında çok kötüyken iyi gibi rol mu yapıyor yoksa iyi de biz mi onun kötü tarafına bakıyoruz? Tüm bunların cevabı yine kendimizde saklı. 

Bazen birini çok severiz ve hep iyi olduğunu biliriz ama herkes o kişiden şikayet eder ne kadar kötü olduğundan dert yanar oysa bize göre sevecendir tatlıdır. Bu da tam olarak baktığımız yerle ilgilidir.

Çevremizdeki insanlar bize birşeyler söylemek için gelir eğer dinlersek durum değişir ya giderler ya da hayatımızda sürekli kalırlar. Çevremizi değiştirmek, insanların huylarına müdahale ederek olmaz ama baktığımız açıyı değiştirirsek ve yaptıklarının bize anlatılmak istenen bir olay olduğunu da düşünürsek kimbilir belki kötü dediğimiz kişi hatta evinize giren bir hırsız bile bize yardım etmek için gelmiştir.

Danışanım 28 yaşında genç bir kızdı. İçinde bulunduğu ilişkide sürekli aldatılıyor, ağlıyor ve kıskançlık krizleri geçiriyordu. Bunlar olurken de aynı kişiyle evlenmek üzere hala planlar yapıyordu.

Kendisini üzen düşüncesizce davranan adamın onun kocası olması gerektiğini nasıl düşünebiliyordu diye merak ettik ve bir çalışma yaptık. Aslında danışanımız ablasının yaptığı boşanmayla sonuçlanmış bir evlilikde ablasının yaşadığı şiddete karşı birşey yapamadığı için kendini suçlu hissediyordu ve bu adamı da özellikle onu üzdüğü için hayatında tutuyordu.

Bunu farkettikten sonra kendisini ablasının evliliğinden özgürleştirdi, bu durumun kendisiyle hiç bir ilgisi olmadığını farketti. Yaşadığı yeri değiştirerek yeni taşındığı yerde şimdiki eşiyle tanıştı. Mutlu evliliği hala devam ediyor. Rahatsız edici duygularla yaşamak zorunda değiliz, tutunduğumuz şey aslında bambaşka bir durum olabilir.

Hayatta hiçbirşey boşuna yaşanmaz ve hiç bir insan boşuna yanımızda değildir. Öfkeleniyorsak karşımızdakine bizim içimizdeki öfkeyi neyin tetiklediğini bulmamız gerekir.

Seviyorsak ondan vazgeçemiyorsak bizim için neden onun bu kadar önemli olduğunu bilmemiz gerekir. Yaşadığımız ev, oturduğumuz koltuğun rengi, giydiğimiz bir gömleğin deseni, çalıştığımız işyeri, havanın bulutlu olması bile bize bir çok şey anlatır.

Tüm bunlar kişisel gelişimimizde bize yardım etmek için vardır, bize birşey anlatır. Bunları farkedip değiştirmeye başladığınızda kişisel değişimle birlikte aslında kişisel etkileşimi de başlatmış olursunuz. Giyiminiz değişir, işiniz değişir, eşiniz değişir, hissettikleriniz güzele ve daha iyiye gittikçe yüzünüzdeki gülümseme değişir. Belki Tebessümler kahkahalara dönüşür.

Harekete geçmek için istemek gerekir. İstemek ise olmanın yarısıdır. Önce kim olduğunuzu tespit ederek olduğunuz halden memnunmusun buna bakmalısınız.

Eğer memnunsanız devam edin, ama değilseniz kendinizi dinleyerek farkedin ve değiştirin. Hayat belkide sadece deneyimlemek ve keyif almaktan ibarettir. İyi ya da kötü olay yerine iyi tecrübe kötü tecrübe diyerek yaşadıklarımıza bir basamak olarak bakabilmek gerekir. Herkes yaptıklarını haklı olduğunu düşünmek için yapıyordur.

Yoktan var edilmiş bir yaratım vardan yok da edilebilir değiştiriledebilir. Dünya da en zahmetli şey bir insanın yetişmesidir. Anne karnından bu yana uzunca bir yoldan gelir. Bebek önce emmeye başlar ve bunu doğar doğmaz gerçekleştirir. Sonra gözleri görmeye başlar, tanıma, konuşma, yürüme ve büyüme. Bu epeyce uzun bir yolculuktur. Bu kadar kişininde bu yoldan geçtiğini düşünürsek zahmet isteyen bir süreçtir.

Herkes birbirine benzer ama herkes farklıdır. Parmak izi gibi değişikliği ve tekliği ispatlanmış bir durum var önümüzde bu da demektir ki herkes tek yaratılmıştır. Herkesin düşüncesi başkadır, kişiye özledir. Siz kendinizi değiştirerek başka bir yolculuğa adım atarsanız kim bilir belki etrafınızda sizi örnek alıp iyiye güzele gitmek isteyen insanlar olur. Sürekli pozitif düşünmek değildir maksat neyi neden yaptığını bilerek gülümsemektir.

Tüm bunların ışığında kişisel gelişimini başlatmak için soruyorum;

 “Neden varsın?”

Sevgiler

Theta Healing Olumlamaları ve Seminerlerimiz hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın

Bize ulaşmak için
https://www.reyhanildas.com/iletisim/
0535 818 77 00
info@reyhanildas.com

https://www.instagram.com/reyhanildas/

Bir Yorum Yaz

error: Korumalı İçerik